9 Mayıs 2007 Çarşamba

EDİ-TOY OLMAK ÜZERİNE




(İstanbulplus, Eylül 2006)


Yakartop Yayıncılığın sahibi İbrahim Bey, "Taksimania dergisini büyütüp İstanbul'a açıyoruz. Gel derginin editörü ol." teklifinde bulunduğunda, Güzel Sanatlar Saatchi ajansının çömez metin yazarlarından biriydim. Dergi alıyordum, yazı yazıyordum da, dergi çıkartmak konusunda hiç bir fikrim yoktu. Hele ki var olmayan bir dergiyi sıfırdan yaratmak, o an altından kalkılamayacak bi iş gibi görünmüştü bana. Tabi bu çekincemi kendisine söylemektense, derhal transfer ücretimi konuşmaya başlayarak konuyu geçiştirdim.


Bir aylık ön hazırlık devresinden sonra derginin yapılma aşamasında başına oturduğumda herşey çok yeni, karmaşık ama bir o kadar da heyecan vericiydi. "İstanbul'un artısı" diye bir slogan bulmuştum ve ondan yola çıkarak derginin adı, İstanbulplus oldu. Ben de tüm karizma koyma çabalarıma, herşeye yetişme hevesime karşın, iş editör yazısına gelince şöyle bi durdum ve "Ben henüz editör filan değilim, olsam olsam edi-toy olurum" dedim kendime. Velhasıl, toyluğun tek ilacı sanırım yaptığın işi çok ciddiye almak ve çok sevmek. Tabi bir de ayak işi, yok hammaliye filan demeden canla başla çalışmak.


Fotografçımız Savaş (Keskiner) editoy sayfası için bin türlü, bilgisayar başında, vapurda, ciddi, güzel, havalı pozumu çekmişti. Sonra rastlantı eseri elime Temmuz sayısı moda çekimden çekilen şu sayfadaki fotograf geçti. O karede çekim için sandalye taşımaktayım. İşin tuhafı sandalye taşımaktan da ziyadesiyle memnunum. İşte tam da böyle bir şeydi edi-toy olmak. Yaptıkları işleri sadece para, sadece ün, sadece mevkii ve güç için yapanlara şiddetle tavsiye ederim.

1 yorum:

Kasım Zorlu dedi ki...

iyi bir editor yazısı
kalemine sağlık

"acı ilaç" hemingway in hangi romanında geçer acaba ?